2 Ağustos 2011 Salı

Cronaca familiare (Aile Günlüğü )




Valerio Zurlini'nin yönetmenliğini yaptığı 1962 yapımı İtalyan filmidir. Vasco Pratolini'nin kitabından uyarlanmıştır. Annelerinin ölümü sonucu birbirinden ayrı büyüyen, daha sonraki yıllarda zorlaşan ailevi koşullar nedeniyle bir araya getirilen iki erkek kardeşin  hikayesini anlatır.
Oyuncular:Marcello Mastroianni ve Jacques Perrin
Senaryo:Mario Missiroli
Eser:Vasco Pratolini
Yönetmen:Valerio Zurlini

Ezilenler

 Ezilenler  1861 yılında ilk baskısı yapılan roman.Dostoyevski'nin  en başarılı eserlerinden biri olan Ezilenler'de , yazar diğer romanlarında da yaptığı gibi ruh çözümlemelerine sıkça yer vermiş, okurun karakterlerin psikolojisine bürünmesini sağlamıştır. Roman, toplumda hep aşağılanan ve hor görülen insanların, nüfuzlu kimselerin bencilce hesapları arasında ezilişini ve sarsılışını işler. Dostoyevski, seçtiği sıradan ama olağanüstü yaşantıları ile bizi şaşırtan karakterleri ile okuru ürpertiyle karışık bir merağın içinde bırakmıştır. Yazar ustaca kurgusu, okuyucuyu sıkmayan anlatımı ile "Ezilenler"i en başarılı romanlarından biri olarak edebiyat dünyasına kazandırmıştır.

Gerçek sanat Dostoyevski'nin kırdığı küçük ikonaları ayağa kaldırmaz, romanı toplumun ve duyguların dar çerçevesine kapatmaz, yazarın ışık tuttuğu ruhun geçici ve gizemli durumlarını karanlıkta bırakmaz. -Stefan Zweig-

'Yanılgı sözkonusu değil, çağdaşlar içinde bir tek Shakespeare'in kıyaslanabileceği bir kral var karşımızda... Aiskhylos ve Shakespeare'den sonra, ruhların ve bedenlerin dipsiz derinliklerine inebilmiş tek insan odur belki de.' -Leon Daudet-

On yıl süreyle Sibirya’da, sürgünde kalan Dostoyevski’nin ilk büyük romanı Ezilenler yazarın başkent Petersburg’a dönüşünden kısa bir süre sonra,1861 yılında yayımlandı. Ama eleştirmenlerde neredeyse hiç yankısı olmadı. Dostoyevski’nin dostları bile romanı beğenmediler. Yazar da elli kadar saygasından kıvanç duyduğu bu romanı “yabanıl” bulurdu.

Bu kitapta Dostoyevski, insana ve onun doğal iyiliğine inancını belirtir; kurtuluşumuzun kendi ellerimizde olduğunu vurgular. İncil’deki ilkelere uyulması ve herkesin benzerlerini kendini sevdiği kadar sevmesi yeterlidir. Psikolojik çözümlemelerdeki güçlülük,sara krizlerinin anlatıyışındaki büyük ustalık bu kitapta ilk kez ortaya çıkmakta ve geleceğin dev yazarını haber vermektedir.

1 Ağustos 2011 Pazartesi

Beyaz Geceler ( Le Notti Bianche)

    
Oyuncular:Marcello Mastroianni,Maria Schell 
Yönetmen ve Senaryo : Luchino Visconti 
Kasvetli ve uzun bir gecede bir kadınla bir erkek küçük bir köprünün üzerinde karşılaşırlar. Çekingen ve yanlız bir memur olan Mario (Marcello Mastroianni) yeni geldiği bu şehirde aylak aylak dolaşmaktadır. Natalia (Maria Schell) ise bir yıl önce ayrıldığı sevgilisi (Jean Marais) ile o gece köprüde buluşmayı ummaktadır. Her iki yanlız insan da birbirlerine ilgi duymaya başlarlar. Beklenen sevgili o gece gelmez. İki yanlız insan üç gece daha buluşurlar. Bu buluşmalarda Natalia Mario'ya hayatını anlatır, gençliğinin nasıl boşa harcandığından bahseder, kiracıları olan adama nasıl aşık olduğunu anlatır. Aşık olduğu bu adam bir denizcidir ve bir yolculuğa çıkıp bir yıl sonra döneceğine söz vermiştir. Söz verdiği saatte köprüye gelmeyen denizcinin bir otelde kalıyor olabileceğini düşünen Natalia, Mario'dan ona bir mektup götürmesini ister. Mario ise mektubu yırtıp atar ve sonraki buluşmalarında da Natalia'yı denizcinin dönmeyeceğine ikna etmeye çalışır. Ancak dördüncü gece beklenen gizemli yabancı ortaya çıkınca Natalia hemen kendini onun kollarına atar.
                                                                                                                            Fyodor Dostoyevsky

Sefiller

Jean Valjean ekmek çaldığı için beş yıl kürek cezasına çarptırılmış, birkaç kez kaçmaya kalkıştığı için cezası ağırlaşmış, on dokuz yıl hapiste kalmıştır. Çok kuvvetli bir insan olan Jean Valjean, hapiste iyi duygularını kaybetmiş gibidir. Hapisten çıkınca, mahkûm olduğunu gösteren belge yüzünden herkes ona kötü davranır. Bir piskopos onu evine alır, o ise evden gümüş takımları çalar, fakat yakalanır. Piskopos, şikayetçi olmaz, üstelik ona iki de gümüş şamdan hediye eder; onlardan elde edeceği parayı namuslu adam olma yolunda harcamasını ister.Son olay, Jean Valjean’ın yaşamında bir dönüm noktası olur. Madeleine adıyla iş hayatına atılır, zengin olur, belediye başkanı seçilir. Fantin adında düşmüş, fakat ruhça temiz bir kadını polis şefi Javert’in elinden kurtarır. Javert, birdenbire ortaya çıkan ve kısa sürede zengin olan ve herkesin “Baba” dediği Madeleine’in kim olduğunu merak eder.Madeleine, aranmakta olan Jean Valjean diye başka birisinin yakalandığını öğrenince, kendi yerine suçsuz birinin küreğe mahkûm edilmesine gönlü razı olmaz, polis şefi Javert’e teslim olur.Jean Valjean, zindandan yine kaçar. Bu kez Fantine’in kızı Cossette’i büyütüp yetiştirmek ister. Javert, yine peşindedir. Jean Valjean bir manastıra saklanır, Fauchelevent adı ile yaşar. Cossette büyümüştür. Üniversite öğrencisi Marius ile aralarında bir aşk doğar.Jean Valjean, Marius’u daima korur. İhtilal başlamış, Marius,Cumhuriyetçilerin safında yer almıştır. Cumhuriyetçilerce daha önce esir alınan Javert idam edilecektir. Bu işi Jean Valjean alır ve o, Javert’in kaçmasına göz yumar. Marius çatışmada yaralanır. Ona Javert yardım eder. Jean Valjean teslim olmak için geri döner, ancak Ja-vert’i bulamaz. Javert, minnettarlık duygusuyla, görevini yapmadığı için Seine nehrine atlayarak kendi kendisini cezalandırmıştır.Marius ile Cosette evlenirler. Çok yaşlanmış olan Jean Valjean ölür; başucunda piskoposun kendisine hediye ettiği şamdanlar yanmaktadır.Fransız edebiyatının en önemli romanlarından biri olan Sefiller, romantik akımın etkilerini taşıyan bir eserdir. Bir suçlunun yaşam öyküsünü konu edinen bu eser, birçok dile çevrilmiş, sevilerek okunmuştur. Araştırmacılar, Hugo’nun bu roman üstünde on yedi yıl çalıştığını belirtirler.
Sefiller, Fransız Edebiyatı'nın en önemli yazarlarından biri olan Victor Hugo'nun en çok okunmuş eseridir. Fransız Edebiyatı'ndan Voltaire, Rousseau, Montesquieu, Diderot ve benzeri pek çok yazarın benimsemiş olduğu "toplum için sanat" (engagement) anlayışını Victor Hugo bu eserinde romantizm akımı ile birlikte uygular. Victor Hugo'nun romantizm akımını seçmiş olması yine dönem koşullarına göre değerlendirilmelidir; 19. yüzyıl Fransa'sında özellikle Fransız İhtilali (14 Temmuz 1789) sonrasında verilen ölümler ve yaşanan politik karışıklıklar halkın genelini büyük bir yasa sürüklemiştir; bu sebeple de insanlar kendilerini bu şartlardan uzaklaştıracak, duygu yüklü eserlere ihtiyaç duymuşlardır. 18. yy'da verilen eserler sadece akla dayandıtılmış eserlerdir ve halkın bu isteğine yeterli karşılığı veremez; onların sesini duyurabilmek için romantizm akımı bu dönemde doğmuştur ve Victor Hugo da eserlerini bu akımda vermeyi seçmiştir.
Eserde dönem (19.yy) Fransa'sına pek çok eleştiride bulunulmaktadır. Sefiller, bir nevi toplum aynası görevi görür. Jean Valjean üzerinden ölüm cezasının yanlışlığı gösterilir; Cosette, çocuk işçileri eleştirmek için yaratılmış bir karakterdir; Fantie ise kadınların yaşayışını, ahlaksızlığa itilişini insanlara gösteren karakterdir.